30 Eylül 2011 Cuma

Ahmet Hamdi Tanpınar ve Beş Şehir


beş şehir’in asıl konusu hayatımızda kaybolan
şeylerin ardından duyulan üzüntü ile
yeniye karşı beslenen iştiyaktır
.”
tanpınar

Tanpinar,bu duygularla açıklıyor yazdıklarını... Orhan Pamuk da her Istanbul dogumlunun ve kendisini ''Istanbullu''diye tanımlayanların okuması gereken ''Istanbul''adli yari otobiyografik kitabında şehre hakim olan temel duygunun huzun oldugunu belirtir.Tanpınar, Pamuk'un en sevdigi yazarlardan biri oldugunu ve '' Istanbul '' kitabında pekçok alıntı yaptıgını belirtir ve ''kişisel tarihi''ni Istanbulla içiçe kurgularken,Tanpınardan devraldıgı bir hüznü bize nakleder.


1946 yılında ülkü yayınları tarafından neşredilen Beş Şehir,Tanpınarin sırasıyla Istanbul, Bursa, Konya, Erzurum,Ankaranın kaybolmaya yüz tutmış ruhlarını,kaleminin gücüyle ortaya koyma çabası.Yapıtı,geçmişten gelen hoş bir seda duygusuyla okudum.Oyle guzel tasvir ediyor ki yazar,hiç gitmedigimiz şehirleri görmüş kadar oluyoruz.
Tanpınar,ögretmen olarak veya farklı nedenlerle birkaç kez bulundugu bu şehirlerin mimarisini,tarihi zenginliklerini,gecmise duyulan huzun duygusu hiç eksilmeden kendine has edebi yetenegiyle bize naklediyor.Aslan Payı tabi ki Istanbulun...


'' ..................
Böylece,Çamlıca ve Üsküdar tepeleri,Küçük Çamlıcanın geniş rüzgarlı balkonu,Eyüp sırtları gözümüzün önüne gündelik ekmegimiz olan bir manzarayı başka kıyafetlerde yayarlar,Istanbul,Yahya Kemal'in
'' Baktım,konuşurken daha bir kerre güzeldin ''
mısraıyle övdügü güzele benzer.
Dogrusu da budur.Istanbul, ya hiç sevilmez; yahut çok sevilmiş bir kadın gibi sevilir; yani her haline, her hususiyetine ayrı bir dikkatle çıldırarak.
Bu güzelliklerde peyzajın kendisinden sonra,yahut onunla beraber eb büyük pay,şüphesiz mimarinindir.Bu üst üste hayal mevsimleri hep onun beyaz çiçegi etrafında,bu sessiz orkestranın nagmelerini biraz daha derinleştirmek,daha renkli,daha icten yapmak için açarlar.Lodos poyrazla,akşam sabahla,mevsimler birbiriyle adeta bunun için yarış ederler.
O, aydınlıgın daima  zengin rüyası,saatlerün sazıdır.Eski ustalarımızın asıl başarısı tabiatla bu işbirliginin saglamalarındadır.Pek az mimaride taş mekanik rolünü,iekiller sabit hüviyetlerini Istanbul camileri kadar unutur,pek az mimari kendisini ışıgın cilvelerine Istanbul mimarisinde oldugu kadar hazla,onun tarafından her an yeni baştan yaratılmak için temsil eder. ''



Tanpınar,hocası Yahya Kemal'e ithaf etmis kitabını.Önsözünde dedigine gore, kitabı gecmisiyle hesaplaşma itkisiyle yazıyor;yani geçmişizle ve tarihimizle bir ''hesaplasma''istegi.
Bursa'da Zaman adli ikinci bolum akla Tanpinarin aynı adlı müthis şiirini akla getiriyor.ilk ve son dortlugunu paylaşmak istiyorum.

bursa'da zaman
bursa'da bir eski cami avlusu,
küçük şadırvanda şakırdıyan su;
orhan zamanından kalma bir duvar...
onunla bir yaşta ihtiyar çınar
eliyor dört yana sakin bir günü.
bir rüyadan arta kalmanın hüznü
içinde gülüyor bana derinden.
yüzlerce çeşmenin serinliğinden
ovanın yeşili göğün mavisi
ve mimarîlerin en ilâhisi.
..............................................


isterdim bu eski yerde seninle
başbaşa uyumak son uykumuzu,
bu hayâl içinde... ve ufkumuzu
çepçevre kaplasın bu ziya, bu renk,
havayı dolduran uhrevî âhenk..
bir ilâh uykusu olur elbette
ölüm bu tılsımlı ebediyette,
belki de rüyâsı bu cetlerin,
beyaz bahçesinde su seslerinin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder